Tuesday, January 16, 2007

Şudur budur

- Bugün kendin için ne yaptın ey Turuncu?
- Bi kere şu "bugün" ifadesini bir gözden geçirelim seninle ya Elma. Gördüğün gibi yazışmalarımız seninle, sabah saatlerine denk geliyor. Dolayısıyla "E bismillah, anca uyandım daha"dan başka verecek bir yanıt bulamayıp kıvırıyorum gördüğün gibi. İyisi mi bundan sonra sen bana dünü sor, dansözlükten yazarlığa terfi edeyim ben de.
- Çenen düşük mü ne bugün?
- Yok canım, bilakis.
- Peki. Dün kendin için ne yaptın ey Turuncu?
- Valla bütün gün gayet enerjik dolaştım ya Elma. Müşterilere güleryüz gösterdim. Akşam eve gidince, üşenmeyip balıkladım. Hem de rakılamadan.
- Dua?
- Aman. Bu sefer böyle gitsin balıklar. Lost vardı hem.
- Peki, iyi hissettiysen iyi zaten.
- İyiydi, iyi. Sonra en gururlandırıcı olay, saat ona gelmişken, bir köşede kıvrılmış yatarken ya Allah diye fırlayıp tam bir saat spor yaptım.
- Vay vaay! Hele de bakın, hakkaten süper etmişsin be.
- Evet.
- E, verdin mi kilo?
- Vermedim, tersine 200 gram mı ne aldım galiba.
- Olsun, başlarda olur öyle. Bir haftaya 1 kilo verir misin ki?
- Bakacağız bakalım. Bir blogda bi sebze çorbası tarifi görmüştüm, onu deneyeceğim bu akşam.
- A, dur o zaman hazır bu lafı etmişsin, hemmen görevlendireyim seni. Bugünkü görevin Turuncu, o çorbayı yapıp akşama da imha etmek. Nasıl?
- İyi. Fakat espri yeteneğin giderek kayboluyor.
- Sen de giderek çekilmez biri oluyorsun.
- Uzatmasak? Uzasak?
- Git hadi.

Sabah uyandığımda aklımdaki şarkı: Ölünce sevemezsem seni- Lise Terk
Okuduğum kitap: Yamyamın Kızı'na devam. (İş çığrından çıktı, olaya 1930'lardaki anarşist İspanyol örgütleri de karıştı. Hadi bakalım)
Kilo: 61.50

No comments: