Wednesday, January 10, 2007

Başlarken

Bir haftadır blogları okuyorum. Bunca zamandır internette gezinip de blog olayını yeni keşfetmek ancak benim gibi bakarkör birine mahsustur herhalde.

Adımı Turuncu Elma olarak seçtim. Sebeb-i hikmeti şudur: Bu aralar kendimi elimde bir elma varmış gibi hissediyorum. Gelen geçen "Hımm, portakal" diyor elmama. "Ne portakalı canım? Elma bu" dediğimde kıyamet kopuyor.

Başlarda inatla "Elma da elma" diye tutturuyordum; iletişim kurabileceğime dair umudum ve iletişim kurmayı isteyecek kadar enerjim vardı. Şimdilerde ruh halime (yahut da adamına) göre "Hee," diyebiliyorum. "Ya, evet bir portakal. Hatta karpuz ulan bu. Sen ne istersen öyle olsun. Bana bulaşma da aman!"

Ama içimden "Sen ne dersen de," diyorum. "Bal gibi de bir elmadır bu. Dünyadaki bütün gerizekalılar biraraya gelseniz de bir elmayı portakal yapamazsınız nasılsa."

Anlayacağınız elmanın elma olduğunu bildiği halde baskıdan ve yalnız kalmaktan bunalıp ona portakal diyen garibanlardan biriyim ben. Kendi doğrusunun kimsenin işine yaramadığını fark ettiğinden -o doğruya olan inancını yitirmese bile- dillendirmekten vazgeçmiş bir turuncu elma. Ve çok şükür ki portakal taklidi yapsa da hala bir elma.

Ey dünyanın bütün uyumlu taklitçileri: Armut olmaya zorlanmışlar, kavun maskesi takmışlar, bencileyin mecburi portakallar. Siz de elma dersem çıkar mısınız ortaya? Dedim bak:

Elmaaaaaaaaaaaaaaa!

1 comment:

dory said...

Sakıncası yok tabii. Link verdiğine göre yazdıklarımı okumayı seviyorsun, adresim elinin altında olsun istiyorsun. Ben böyle yorumluyorum.
Tanıştığımıza memnun oldum:)